Saturday, September 11, 2010

Finalin Eşiğinde

Yaz basinda oynanan Dunya Futbol Sampiyonasini Los Angelestan takip ettim ve Amerikalilarin futbola gosterdigi yogun ilgiye cok sasirdim. Yaz sonunda oynanan Dunya Basketbol Sampiyonasinda gene Los Angelestayim, gene sasirdim. Ancak bu kez Amerikalilarin ilgisizliginden!



Basketbol Amerikadaki en populer ikinci spor. Los Angelesin futbol takimi olmadigi icin bu sehrin acik ara en cok sevilen sporu. Hal boyleyken dunyanin en buyuk basketbol organizasyonunu yeterince takip etmemeleri ilk bakista garip geliyor. Sorunun cevabi NBA sampiyonunu nasil cagirdiklarinda yatiyor. Amerikalilar ulusal ligleri NBA’de sampiyon olan takimi o yilin dunya sampiyonu diye cagiriyorlar. Amerika disindaki basketbolu gormezden gelmeleri bunun altinda yatan ana etken. Avrupa ve Guney Amerika basketbollari NBA seviyesinde degilse de kucumsenemeyecek kadar ileri seviyelere geldi. Bunun en buyuk gostergesi NBA’de oynayan Ispanyol, Fransiz, Turk, Arjantinli, Brezilyali oyuncularin sayisindaki hizli artis.

ABD kendi disindaki basketbolu gormezden gelmenin faturasini 2002-2006 arasindaki 3 turnuvada bir kez altinci, iki kez ucuncu olarak odedi. Bu turnuvalarda Yunanistan, Sirbistan, Arjantin ve Ispanyaya karsi kaybettiler. Sonunda hirs yapip 2008’e Kobe, LeBron James, Wade, Howard, Carmelo ve digerlerinden olusan All-Star seviyesinde bir milli takimla gittiler ve Pekin’den altin madalyayla donduler.

2010’a bu basarinin avansiyla gene B takimiyla geldiler. Olasi finalde kazanirsak 2012 Londraya gene ‘Ruya Takim’ getirecekler. Aksi takdirde ancak Iguodala’yi, Tyson Chandler’i izleyecegiz. Istanbulu sereflendiren Derrick Rose, Kevin Durant dahi muhtemelen tenezzul etmeyecek Londraya gitmeye. Hepimizin gonlunde Pazar gunu ABD ile finalde karsilasmak var. Dunyanin en buyugunu yenip dunya sampiyonu olmak bir yana, Turkun Amerikaliya karsi tarihte ikinci kez herhangi birseyde ustunluk kuracagi dusuncesi hepimizi heyecanlandiriyor(ilk ustunlugumuz futbolda, 2003 Konfederasyon kupasindaydi).

Sampiyon olmaya 2001 EuroBasket’ten sonra ilk kez bu kadar cok yaklasiyoruz. Hem de bu kez Avrupa degil, dunya sampiyonlugu. Itiraf edelim ki 2001’de ev sahibi olmamiz nedeniyle hakem ittirmesi bonusundan yararlanmistik. Boylesine uyumlu bir takim degildik ve sutorlerin eline bakiyorduk. Simdi ilk kez dunyanin en iyi ‘takim’ina sahibiz diyebiliyoruz. Oyuncu kalitemiz Ispanya ya da ABD kadar ust duzey degil ama ünlü alan savunmamiz hakkinda rakibimiz olmayan Yeni Zelandanin koçu dahi televizyona çıkıp demeç veriyor. Turk milli takimi turnuvanin ABD ile birlikte en iyi rotasyona sahip takimi. Savunmada ve hucumda etkileyici performans sergiliyoruz. Turnuvanin en az yiyen takimiyiz. Top calma, mac basina asist, ve sut yuzdesinde turnuva ikincisiyiz. Hepsinin uzerine bir de seyirci avantajimiz var. Gene de ABD’yi yenmek icin fazlasina ihtiyacimiz var. Pazar gunu oyunu bizim istedigimiz tempoda oynatmali, Kevin Duranti minimumda tutmali, faul problemine girmemeli, mumkunse birkac Amerikaliyi sokmali ve 13 gundur yaptigimiz herseyi gene yapmaliyiz. Uzerine bir de sans bizden yana olursa Amerikalilari evlerine gumusle gonderebiliriz. Kolay degil ancak imkansiz hic degil. Bu turnuva, kazanamasak dahi, Turk basketbolunun Yunanistan, Sirbistan, Ispanya, Litvanya gibi basketbol ulkelerinin klasmanina yukseldigi, sayginligini ve ozguvenini artirdigi bir turnuva oluyor. 2010 sezonuyla beraber NBA’de 5’leyen Turk basketbolculari icin gelecek daha da parlak gorunuyor. Son bir soz Bogdan Tanjevic icin tum ulke adina gelsin: seni anlamadigimiz icin ozur diler, yaptiklarin icin sozsuz tesekkur ederiz…

No comments:

Post a Comment